En son haberleri Telegram kanalımızda takip edin

PKK kendini neden fesh etti: İşte bilinmeyen gerçekler - Prof.Dr.Yalçın Sarıkaya anlatıyor
Gündeme bomba gibi oturan "PKK kendini fesh etti" haberi, bir çok sorulara yol açtı.
PKK neden kendini fesh etti? Bundan sonra ne olacak? Bundan sonrakı sürec nasıl işleyecek?
Bu sorulara yanıt ararken Oxu.Az, Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya'nın değerlendirmelerine başvurdu:
- Sayın Sarıkaya, PKK'nın kendini feshi hangi anlama geliyor?
Somut sonuçlar-çıktılar üzerinden bakıldığında PKK'nın kendini feshi, artık bu isimle, bu kadrolarla ve bu formasyonla bir örgütün var olmayacağı anlamına geliyor. Böylece örgütün sembolleri, organları ve bileşenlerinin de tamamen ortadan kalkması beklenmektedir.
- PKK bundan sonra yeniden farklı isimler ve yapılanmalar altında ortaya çıkabilir mi?
- PKK'nın kendi varlık sebebi olarak ortaya koyduğu hususları istismar edecek başka terör örgütlerinin çıkması elbette ihtimal dahilindedir. Ancak silah ve şiddet yoluyla amaçlarına ulaşamadığını kurucusunun ağzından teyit etmiş ve fesih kararı almış bir örgüt varken, yeniden böyle bir yola girmeyi göze almak, buna kalkışanlar açısından çok büyük bir risk oluşturacaktır. Şu unutulmamalıdır ki, 2009'da başlatılıp 2013'te hayata geçirilen ancak büyük bir fiyaskoyla sonuçlanan, kamuoyunda açılım süreci diye bilinen süreçte, çok büyük bedeller ödenmiş, 2016 sonrasında gerek Türkiye içinde, gerekse Türkiye dışında yapılan operasyonlarda Türkiye bine yakın güvenlik görevlisini kaybetmiştir. Bununla birlikte devlet, çok tavizsiz ve kararlı bir terörle mücadele politikasıyla örgütü, birkaç sene içerisinde Türkiye sınırları içinde eylem yapamaz hale getirmiştir. Suriye'nin Türkiye ile sınırdaş alanında yapılan üç büyük harekat ile hem PKK'nın hem IŞİD'in hareket alanı daraltılmış, doğrudan Türkiye kontrolünde alanlar oluşturulmuş, PKK'nın Suriye kolu olan ve SDG adıyla kamufle edilen örgüt, Suriye sahasındaki kazanımlarının önemli bir kısmını yitirmiştir. Yani Türkiye, devlet olarak bu örgüte ne pahasına olursa olsun tavizkar yaklaşmayacağını, şiddet ve korku yaratma karşısında geri adım atmayacağını bütün ağır bedellere rağmen ortaya koymuştur. Bundan sonra da farklı isimlerde siyasal Kürtçülüğü terör yoluyla sürdürmek isteyenler çıkarsa bunların, terörle mücadele konusunda dünyanın en tecrübeli devletlerinden birinin karşısına, sıfırdan sil-baştan çıkmanın riskleriyle yüzyüze olduklarını bilmeleri gerekecektir.
- Bu sürec sonunda terör örgütünün Suriye ve Irak'taki kollarının faaliyetleri tamamen duracak mı?
- Bu iki devletteki PKK varlığının niteliği ve yöntemleri birbirinden farklıdır. Esasen bu, Suriye ve Irak'ın coğrafi, ekonomik, kültürel ve siyasi durumundan ileri gelen bir farktır. Irak'ta örgüt, Türkiye sınırından Süleymaniye güneyine kadar olan sahada varlık gösterse de aynı türde eylemler ve aynı kapasitede varlık gösterememektedir. Türkiye, Irak sınırları içinde Irak hükümetinin ve IKBY'nin bilgisi ve onayı dahilinde askeri varlık bulundurmaktadır. Burada hem merkezi hükümet hem de IKBY ile resmi olarak terörle mücadelede işbirliği vardır. Zaman zaman bunda aksamalar ve bazı dış aktörlerin konuya dahli ile bozulmalar olsa da ana mecra işbirliğidir. PKK Irak'ta dağlık bölgelerde de son birkaç yıldır askeri anlamda büyük sıkıntılar içine girmiştir. Türk güvenlik güçleri sınırdan neredeyse Kifri'ye kadar olan sahada SİHA operasyonları icra edebilmektedir. Dağlık bölgedeki kamp alanlarının büyük kısmı imha edilmiştir. Yıllardır sürdürülen mücadelede silah ve mühimmatını da büyük ölçüde yitiren terör örgütünün ana saldırı aracı el yapımı patlayıcılar olmak durumunda kalmıştır. Suriye'de ise tamamen farklı bir denklem vardır. Burada öncelikle ABD ve bunun yanında bazı diğer aktörlerce de devasa büyüklüklerde yardımlarla desteklenen bir PKK söz konusudur. Ancak bu bölgede de SDG adı altında terör örgütü insiyatifine bırakılan alanın etno-demografik olarak örgütün aleyhine olması, yani nüfusun en az %70'inin Arap olması gibi bir büyük dezavantaj vardır. Bunun yanında Suriye'de Aralık 2024'te Esad rejiminin çökmesinden sonra, terör örgütü önce Tel Rıfat gibi Fırat"ın batısındaki yerlerden sonra Halep kuzeyindeki bazı mahallelerden ardından Fırat doğusundaki bazı yerlerden çekilmek durumunda kalmıştır. Buralarda çıkan çatışmalarda yüzlerce militanını kaybetmiştir. Bununla birlikte ne Türkiye ne de yeni Suriye rejiminin ordusu karadan topyekün bir saldırıya girişmemiş, örgütü sınırlandırıcı saldırılarla eş zamanlı olarak çeşitli görüşmeler yapmıştır.
Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye, terör örgütünün burada sivilleri kalkan haline getireceğini, muhtemel saldırıları sivillerin kıyımı gibi takdim edeceğini, Türkiye'nin Suriye'de herkesle anlaşabildiği ama Suriye Kürtlerini katlettiği propagandasını yapıp Türkiye"nin Kürt vatandaşlarını da dezenforme edeceğini öngörmüştür. ABD'de başkanlık seçimlerini, daha önce Suriye'den çekilme isteğini beyan etmiş olan Trump"ın kazanmış olması da Türkiye"nin hesaba kattığı bir gelişme olmalıdır.
- Terör örgütünü kuran, yıllarca besleyen büyük devletlerin buna tepkisi ne olacaktır?
- PKK, kurulduğu günden itibaren, örgütün kurucusu Öcalan'ın açık kaynaklardaki kendi ifadelerinden, sorgu ve mahkeme ifadelerinden de anlaşılacağı üzere doğudan ve batıdan çok sayıda devlet tarafından farklı araçlarla desteklenmiş bir örgüttür. Bunlar arasında Yunanistan, Ermenistan, SSCB, Rusya Federasyonu, İran, ABD, Belçika, Danimarka, Almanya, Fransa, İsveç, İsrail gibi devletler vardır. Resmi olarak PKK'yı terör örgütü kabul edenler dahi farklı zamanlarda örgütü destekleyip Türkiye'ye karşı bir araç olarak yedeklerinde tutmaya gayret etmişlerdir. Bu devletlerden bazıları bu son gelişmeleri endişe ile takip etmektedirler. Konunun Türkiye için tamamen kapanmasını asla arzu etmeyecek devletler var. Bu devletlerin örgütün feshiyle oluşacak boşluğu yeni silahlı örgüt veya örgütler kurmak yoluyla mı dolduracakları yoksa siyasal Kürtçü hareketi başka araçlarla mı destekleyecekleri belirsizdir. Ben ikinci yolu tercih etmelerine daha çok ihtimal veriyorum. Bunlar da siyasal ve ekonomik etki araçlarını akla getirmektedir. Bu nedenle Türkiye için PKK meselesi bitebilir ancak "ayrılıkçı siyasal Kürtçülük meselesi" en iyi ihtimalle dikkat edilmesi gereken bir risk sahası olmayı sürdürür.
- Süreç başarıyla tamamlanırsa, bunun iç ve dış politikada Türkiye için getirileri ne olacaktır?
- Örgüt kendisini feshettiğini dün itibariyle (12 Mayıs 2025) resmen açıklamıştır. Bu fesih kararıyla eş zamanlı olarak DEM partiden bazı yetkililerin devletten bazı hukuk düzenlemeleri noktasında adım atmasını bekledikleri yönünde açıklamalar gelmektedir. Ayrıca örgütün Avrupa"daki bazı eski ve mevcut yöneticilerinin de batılı basın kuruluşlarınca öne çıkarılan ve "taviz" beklentisi içeren açıklamalar yaptıkları görülmektedir. Hükümet yetkilileri ise tavizlere dayalı bir müzakere süreci olmadığı konusunda kamuoyu açıklamaları yapmaktadırlar. Eğer Türkiye birtakım kırmızı çizgilere halel getirmeden, örneğin devletin üniter yapısı ve resmi dil, eğitim dili konularında herhangi bir talebi müzakere etmeksizin süreci tamamlarsa, şiddet yoluyla sonuç elde etme çabasının tamamen başarısız kaldığı acılarla dolu bir dönemi geride bırakmış olacaktır. Türkiye"de vicdanlı herkes PKK'nın bitmesinden, ortadan kalkmasından memnuniyet duyar. Türkiye dış politikada kendisine karşı bu kartın kullanılması ihtimalini boşa çıkarmış olur. Terörle mücadele için ayrılan kamu kaynağının önemli bir kısmından tasarruf eder. Eğer Suriye ve Irak Kürtleri örgütün ideolojik, istihbari ve siyasi baskısından uzaklaştırılmış olursa bu bölgelerde ekonomik ve sosyal gelişme hızlanabilir. Türkiye'nin yakın kuşak havzasının dışındaki siyasi manevra sahası da genişler.
Söhrab İsmayıl