En son haberleri Facebook sayfamızda takip edin
Ege'de depremler ara vermiyor: Türkiye nasıl etkilenir? Prof. Dr. Hasan Sözbilir açıkladı - ÖZEL
Son bir haftada Ege Denizi'nde çok sayıda depremler yaşanmakta. Yunanistan'ın Santorini Adası süreçten en fazla etkilenen bölge.
Oxu.Az'a konuyu yorumlayan Türkiye'nin Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Genel Jeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, aktifleşen tektonik sürecin sebeplerinden bahsetti:
"28 Ocak 2025 tarihinden itibaren Ege Denizi içindeki Yunanistan'ın Santorini Adası çevresinde bir haftadır aralıksız deprem fırtınası yaşanmakta. Her gün büyüklüğü 1-5 arasında değişen yaklaşık 100 deprem yaşanmakta. Yaşanan son depremlerin sadece kabuktaki strese bağlı olarak fay boyunca gelişen tektonik depremler olması mümkün değil. Bunlar burayı oluşturan jeolojik ortam gereği gelişen depremler. Peki Santorini ve çevresi nasıl bir jeolojik ortama sahip? Öncelikle bunu bilmek ve bölgeyi bütüncül bir yaklaşımla değerlendirmek gerekiyor. Santorini Adası Atina-Yunanistan'dan başlayan ve Milos, Santorini, Nysiros adalarını içine alacak şekilde bir yay geometrisi sunarak Türkiye Karası üzerindeki Kula volkanlarına kadar uzanmakta. Bu yay şekilli Jeolojik ortama Güney Ege Volkanik Adayayı ismi veriliyor. Bu volkanik Adayayı'nın özelliği günümüzde diri-aktif olması. Adayayı'nın içindeki volkanik adaların önemli bir bölümü son 10 bin yılda birkaç kez patlamış/püskürmüş, ardından Tsunamiye, depremlere, can ve mal kaybına neden olmuş. Peki bu bölgede neden böyle bir volkanik faaliyet var? Bu volkanik faaliyet biter mi? Bunun yanıtı yine büyük resimde saklı. Adayayı'nın güneyinde Girit'in güneyinde de Afrika ile Ege-Anadolu levhasının jeolojik sınırını oluşturan devasa bir fay bulunuyor. Arnavutluk'tan güneydoğuya doğru ilerleyip bir yay geometrisi sunacak şekilde, Yunanistan güneyinden ve Girit Adası güneyinden geçtikten sonra, kuzeydoğuya doğru kavis çizerek Rodos Adası güneyinde Pliny-Strabo transform fayı ile birleşir. Bu fay üzerinde geçmişte 8.5 büyüklüğüne varan mega depremler yaşandı ve özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarımızda Tsunami gelişti. Bu fay boyunca, Afrika levhası Ege-Anadolu levhası altına 300 km derinliğe kadar kuzeye doğru dalıyor. Bu dalma hareketi sırasında, dalan Afrika kabuğu Atina (Yunanistan)-Bodrum(Türkiye) arasındaki bölüme karşılık gelecek derin kabuk kısımlarında ergimeye başladığında, üzerindeki Ege kabuğunun da bazı kısımları ergiyerek kabuk içinde magma dedigimiz ergiyik haldeki bölümlerin oluşmasına neden oluyor. Bu ergiyik haldeki magma odaları Ege Denizi altında 5-10 km derinlikteki kabuk bölümlerine yerleşiyor. Tüm bu jeolojik olaylar, Ege Bölgesi'nde ve Batı Anadolu'da K-G doğrultusunda gelişen bir gerilmenin etkisinde deformasyona uğruyor. Bu deformasyonu karşılamak adına bölgede eğim atımlı normal fay ve doğrultu atımlı fayların belirli bir periyotta sürekli deprem üretmesi gerekiyor. İşte böyle bir jeolojik ortamdayız. Bu ortam Afrika levhası Ege levhasının altına dalamadığında, Ege Denizi kapandığında bir başka ifade ile Afrika ile Ege-Anadolu levhası birbiriyle çarpıştığında başka bir jeolojik ortama geçmiş olacağız. O zaman bu volkanik faaliyet bitmiş olacak. Tabii ki bu jeolojik olayın gerçekleşmesi milyonlarca yıl süreceğinden biz bunu göremeyeceğiz. Dolayısıyla önümüzdeki binlerce yıl boyunca Afrika levhası Ege-Anadolu levhası altına dalmaya devam edeceğinden, süregelen volkanik patlamalar ve depremler de devam edecektir. Bugün Türkiye ölçeğinde son 10 bin yılda püskürmüş ve bu nedenle aktif volkan sınıfında degerlendirilen volkanik dağlar bulunmaktadır ...
Son 20 yılda yapılan jeofizik çalışmalar (sismoloji-sismik tomografi-sismik yansima-batimetri), Santorini ve hemen kuzeydoğusundaki Amorgos-Kolombo Denizaltı Volkanı'nın altındaki magma faaliyetinin 2.8 km derinliğe kadar yükseldiğini ve bu alandaki kırık ve çatlak oluşumu yanısıra, diri faylar boyunca hidrotermal- jeotermal akışkanların sisteme katıldığını gostermektedir. Denizaltında devam eden bu tektono-magmatik faaliyetlerin belirli bir zaman sonra kırık ve çatlaklar boyunca yeryüzüne ulaşmasi ve volkanik bir faaliyete dönüşme ihtimali vardır. Tabi bu faaliyet geçmişte olduğu gibi, 7.5e varan depremleri de tetikleyebilir."
Prof.Dr. Hasan Sözbilir, bahsedilen sürecin Türkiye'ye olası etkilerini ve alınacak önlemleri değerlendirdi:
"Peki, bizden 150-200 km uzakta cereyan etme olasılığı olan böyle bir afet Türkiye'yi nasıl etkiler ve bu afete karşı ne tür onlemler almalıyız?
Bu konuyla ilgili olarak geçmişte yaşanmış hem deprem ve hem de volkanik faaliyet var. Santorini, Milos ve Nysiros adalarında MÖ 160'lı yıllarda, MS 1800'lü yıllarda ve 1950 yılında volkanik püskürmeler oldu ve bu volkanik faaliyetler nedeniyle Yunan adalarında, Tsunami gerçekleşti, can ve mal kaybı yaşandı. Özellikle, Türkiye'nin güneybatı kıyılarında ve Kuşadası-Bodrum-Datça'da Tsunami yaşandığına dair kayıtlar var. MÖ 1600'lü yıllarda Santorini Adası'nda gerçekleşen volkanik faaliyetin külleri, Datça Bodrum, Söke gibi kıyı bölgelerimizdeki genç birimler içinde saptanmış durumda. Böyle bir patlama olması durumunda volkan küllerinin Ege kıyılarına kadar ulaşabileceği öngörülebilir. Böyle bir durumda vatandaşlar AFAD gibi kurumların vereceği bilgileri web sayfalarında yer alan yanardağ önlemleri konusunda bilgilerden ala bilirler. Volkanik faaliyet yanında, devam eden deprem fırtınasının yıkıcı deprem sınıfına girip girmeyeceği. Henüz bilinmemekle birlikte, geçmişte 1956 yılında Santorini Adası kuzeyinde 7.5 büyüklüğünde bir deprem olduğu ve 13 dakika sonra ise 7.0 büyüklüğünde artçı bir şok yaşandığı bilinmektedir. Bu depremler sonrasında Ege kıyılarımızda 1-2 metreye varan Tsunami'den bahsedilmektedir. Böyle bir olayın gerçekleşmesi durumunda, ciddi bir problem yaşanacağını düşünmüyorum. Zira bu deprem modellenmiş durumda. Santorini civarında 7 büyüklüğünü aşan bir deprem olduğu anda AFAD ve ilgili diger sismoloji istasyonlara bağlı sismometreler birkaç saniye içinde depremi algıladığından, AFAD sistemi otomatik çözümleyip, tüm dünyaya açmakta ve eğer Tsunami tehlikesi var ise, AFAD uygulamasi içeren tüm akıllı telefonlara mesaj gelmektedir. Bu mesajdan yaklaşık 20-30 dakika sonra Tsunami kıyılarımıza ulaşabilir. Bu süre içinde deniz kıyısından 4-5 km karaya doğru ilerlediğimizde herhangi bir can kaybı yaşanmayacaktır. Belki kıyıdakı bazı binaları deniz suyu basacak daha sonra geri gidecektir. Bu nedenle AFAD ve Valilik gibi resmi makamların web sitesinin sürekli kontrol edilmesi ve AFAD uygulamasınin tüm akıllı telefonlara yüklenmesi önem arz etmektedir."
Söhrab İsmayıl
Görüşler