En son haberleri WhatsApp kanalımızda takip edin

ABD - İran: Savaş mı, yeni "anlaşma" mı?
Umman'ın başkenti Muskat'ta, Amerika ile İran arasındaki müzakerelerin yeni turu gerçekleştirildi ve bu durum, Washington ile Tahran arasındaki diyalogda bir hareketliliğin yaşandığına işaret ediyor. Diyalog, ABD Başkanı Donald Trump ile İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney arasında yapılan yazışmaların ardından başladı. 12 Nisan'da Muskat'ta ilk dolaylı Amerika-İran müzakereleri gerçekleştirildi, ardından 19 Nisan'da yine Umman'ın aracılığıyla Roma'da ikinci tur yapıldı. 26 Nisan'da ise İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ABD Başkanı Özel Temsilcisi Steve Witkoff arasında üçüncü görüşme gerçekleştirildi ve sonuçlar genel olarak olumlu değerlendirilmekte. Bu arada, Umman Dışişleri Bakanı Badr al-Busaidi, müzakerelerin hız kazandığını ve "hatta imkansız görünenin mümkün olabileceğini" belirtti. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bagayi ise müzakerelerin "ciddi bir atmosferde" geçtiğini vurguladı.
Bununla birlikte, temkinli ancak genel olarak iyimser bir reaksiyon, üç müzakere turunun sonunda herhangi bir somut anlaşmanın olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Ancak iki ana sorunun, anlaşmazlıkların aşılmasının ne kadar zor olduğunu gösterdiği söylenebilir.
Müzakerelerin temel amacı, aslında Tahran'ın nükleer programı ile ilgili sorunları çözmektir ve bu, aslında ana engel taşını oluşturuyor. 2018 yılında, Trump'ın başkanlığının ilk döneminde, Amerika Birleşik Devletleri, İran'ın "altılı" uluslararası müzakerecilerle (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Almanya) yaptığı Kapsamlı Ortak Eylem Planı'ndan (JCPOA) çekildi. Buna yanıt olarak İran, uranyum zenginleştirmeyi %60'a kadar yükseltti. Bu durum, İran'ın nükleer programının gerçek amacına dair endişeleri artırdı (bununla birlikte, nükleer silah edinmek için uranyum zenginleştirmenin %90'a kadar olması gerektiği unutulmamalıdır).
Trump'ın Beyaz Saray'a geri dönmesiyle, Amerika'nın önceliklerinden biri yeni bir "nükleer anlaşma" yapmaktır. Amerika yönetimi, İran'ın nükleer silah üretme amacından vazgeçeceğine dair garantiler istemektedir. İran ise her zaman nükleer silah yapma amacı gütmediğini ve programının yalnızca nükleer santraller için yakıt üretmeye yönelik olduğunu iddia etmektedir. Bu nedenle, müzakereler sırasında Tahran, "eğer ABD'nin tek talebi İran'ın nükleer silah bulundurmasından vazgeçmesi ise, bu talep yerine getirilebilir" demektedir. Ancak, Dışişleri Bakanı Arakçi, eğer ABD'nin talepleri "pratik olmayan veya mantıksız" olursa, tabii ki sorunlarla karşılaşacaklarını belirtmektedir.
Tahran, İran'ın nükleer programından vazgeçmesi karşılığında, özellikle ABD'nin uyguladığı tüm uluslararası yaptırımların kaldırılmasını beklemektedir. Ancak, İran tarafı, uranyum zenginleştirme konusunda tamamen vazgeçmeyi reddetmekte ve bu programı kendi "kırmızı çizgisi" olarak tanımlamaktadır. Oysa Amerika, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun açıklamalarına göre, İran'ın uranyum zenginleştirmeyi tamamen durdurmasını ve İran'ın tek nükleer santrali olan Bushehr Nükleer Santrali için gerekli olan zenginleştirilmiş uranyumu ithal etmeyi kabul etmesini istemektedir.
Ayrıca, nükleer programı etrafında dönen süreçlerde, İran'ın füze programına ilişkin Batı ve İsrail'in talepleri de önemli bir faktör olarak görülmektedir. Yani, Amerika'nın hedeflediği yeni anlaşma, İran'ın balistik füzelere nükleer savaş başlığı yerleştirme kapasitesi yaratmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Bu noktada da "önemli anlaşmazlıklar" yaşanmış olup, Amerikan medyasına göre bu durum üçüncü müzakere turunda ciddi bir ayrım yarattı.
Amerika ve İran arasındaki diyalogda, bu engellerin aşılması mümkün mü? ABD Başkanı Trump, bunun mümkün olduğuna inanmakta ve "İran anlaşması çok iyi ilerliyor. İran ile en yüksek seviyede görüşüyoruz. Onların anlaşma yapmak istediklerini düşünüyorum ve biz de anlaşma yapmak istiyoruz," diyerek iyimser bir açıklama yapmaktadır. Trump, bunun "çok basit bir anlaşma" olduğunu ve İran'ın "sadece nükleer silaha sahip olmaması gerektiğini" belirtiyor.
Bununla birlikte, Trump, "Eğer anlaşmaya varmazlarsa, bombardıman olacak," diye ekleyerek, İsrail'e de "açık bir askeri çatışma durumu oluşursa onlara yardım edeceğini" vaat etmektedir.
Bombardıman tehditleri şu an için yalnızca bir uyarıdır. Görünüşe göre, Amerika, İran'ın şu an ciddi jeopolitik yenilgiler (Suriye, Lübnan, Yemen) yaşaması ve zorlayıcı sosyal-ekonomik koşullar altında olması, hatta ülke içinde istikrarsızlık riski taşımakta olması nedeniyle, nihayetinde ondan önemli tavizler koparmayı umuyor. Bu tavizler, Batı ve İsrail için İran'ın nükleer programının şeffaflığını garanti edecek ve belki de buna karşılık, Pezeşkiyan yönetiminin yeni anlaşmayı bir "yenilgi" olarak görmesini engellemek için fırsatlar yaratacaktır.
Bu bağlamda, Amerikalı ve İranlı yetkililer arasında gerçekleşecek üçüncü müzakere turunun, 3 Mayıs'ta yapılması planlanan bir görüşmenin sonucunda, İran meselesine askeri bir çözüm getirilmesinin önüne geçilmesi için bir fırsat yaratabileceği söylenebilir. Bu, Orta Doğu ve çevre bölgelerde büyük sarsıntılara yol açabilecek askeri bir senaryoyu engellemek adına bir fırsat olabilir.
Natik Nazimoğlu
"İran'ın nükleer programı" etiketine göre haberler
- Tehran ABD ile nükleer görüşmelerin beşinci turu için teklif aldı
- İran Dışişleri Bakanlığı: "Nükleer dosya ile ilgili ABD'den hiçbir teklif almadık"
- İran milletvekili: "Uranyum zenginleştirmesinden vazgeçmeyeceğiz"
- Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İranlı mevkidaşı Arakçi ile görüştü
- Pezeşkiyan: "Trump bir taraftan barıştan bahsediyor, diğer taraftan tehdit ediyor"