Abdullah Ağar: "Putin ve Trump gibi isimlerin doğrudan sürece dahil olması uzak bir ihtimal"

Tüm dünyanın gözü şu anda Türkiye'de. Antalya'da planlanan Rusya-Ukrayna görüşmeleri, akıllara en çok şu soruyu getiriyor: Barış sağlanacak mı?

Oxu.Az'a Türkiye'nin bu süreçteki rolü ile ilgili açıklamalarda bulunan güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, süreçle ilgili öngörülerini şu şekilde paylaştı:

"Türkiye'de iki kez müzakereler yapıldı, ancak bu süreçler başarısızlıkla sonuçlandı. ABD ve İngiltere, her iki müzakere sürecinde de barışın sağlanmasını engelledi.

Şu anda ABD'nin sürece ağırlık koyduğunu görüyoruz. Mevcut savaşın ortaya çıkardığı koşullardan nasıl jeopolitik fayda sağlanabileceği yönünde bir düşünce içindeler. Bu düşünce çerçevesinde bir mücadele ve çıkar çatışması yaşanıyor.

Özellikle savaşın başında ateşkese daha istekli görünen Rusya'nın, artık bu konuda daha gönülsüz olduğunu gözlemliyoruz. Ancak bir çözüm ihtimali hala var. Eğer Rusya elde ettiği kazanımlarla tatmin olursa, ABD de kendi çıkarları açısından memnuniyet sağlarsa ve Ukrayna, savaşın ortaya çıkardığı yeni gerçeklik çerçevesinde bir uzlaşıya razı olursa, somut bir sonucun ortaya çıkabileceğini düşünüyorum.

Bu, uzun soluklu bir müzakere süreci. Çok iddialı cümleler kurmamak gerekiyor; süreci bekleyip görmek lazım. Örneğin, Putin'in Türkiye'ye geleceği konuşuluyordu ama gelmedi. Aynı şekilde, Trump'ın Türkiye'ye geleceği söylentileri de vardı; o da gerçekleşmedi. Bu da gösteriyor ki, şu an Putin ve Trump gibi isimlerin doğrudan sürece dahil olması uzak bir ihtimal.

Türkiye'nin bu süreçte yer alması ise son derece doğal. Türkiye, üç denize kıyısı olan küresel bir aktör konumunda. Rusya-Ukrayna Savaşı sürecinde izlediği denge politikası ise son derece değerli sonuçlar doğurdu. İki kez müzakere masası Türkiye'de kuruldu, tahıl koridoru Türkiye aracılığıyla açıldı, esir takaslarında Türkiye'nin çok büyük bir rolü oldu. Nükleer müzakereler yine Türkiye'de gerçekleştirildi. Hatırlarsanız, hem ABD'nin hem de Rusya'nın İstihbarat Başkanları Türkiye'de bir araya gelmişti.

Tüm bu açılardan bakıldığında Türkiye, bu süreçte çok önemli bir rol üstlendi. Bu gelişmeler, Türkiye'nin ne kadar kritik bir jeopolitik aktör olduğunu dünya kamuoyuna gösterdi.

Ancak Türkiye'nin bu rolünü, kendi lehine somut kazanımlara dönüştürmesi gerekiyor. Sadece ortamı hazırlayan ülke olmak yetmez; bu süreçten jeopolitik kazanımlar elde eden bir aktör olarak çıkmak önemlidir. Devletimizin de zaten bu yönde akılcı adımlar attığına eminim."

Elçin Aslangil